28 Eylül 2007 Cuma

"birbirimizi biraz yıprattık!"

böyle söyledi. elçin (artık ona adıyla hitap etmem gerktiği konusunda anlaştık), birbirimizi yıprattığımızı düşünüyor. sanırım elçin'i bir seyehatte bulup alıp getirmemin üzerinden yedi - sekiz yıl geçti. gerçi ben getirmemiştim. o peşimden gelmişti. ferhan abla onu gördüğüm gecenin ertesi gün, kahvaltı da sormuştu: ee, alıp götürecek misin onu anakara'na? afallamama aldırmadan devam etmişti: istersen alır götürürsün. ama istemesen de seninle gelip gelmemek onun kararıdır. peşinden gelebilir! böylelikle uzun süreli beraberliğimiz başladı. başlarda hayatımın en ortasında değildi. sonra ben bir gün evimi değiştirdim. sonra panku (tekirim) geldi eve. önce onunla kurduğu ilişki, ondan öğrendiği maddi hayata ilişkin veriler onu biraz daha cesaretlendirdi sonra giderek hergün bir fırsatını bulup hayatıma müdahale etmeye başladı. sonraki konuşmalarımızda, evi taşımamı kendisine karşı bir tavır olarak algıladığını anlattı. oysa ben evimi taşırken elçin'i çok da hesaba katmamıştım.

her neyse lafı uzatmayayım. ben bloga yazmaya başladıktan sonra gözle görülür bir biçimde didişmeye başladık. son konuşmamızda ben onun had safhada insansılaşmaya başladığını söylediğimde, bana yukarıdaki vecizi sarfetti: son günlerde birbirimiz biraz yıprattık sanıyorum. bir süre görüşmeyelim!

beklediğim bir tepki değildi; ama sanırım beni haklı çıkaran bir tepkiydi.

ezcümle, elçin'in evi -geçici bir süre de olsa- terk etmesi beni biraz mutsuz etti. umarım tez zamanda bu sorunun da altından kalkarız.