13 Mart 2007 Salı

Cinimin Cinsiyet Halleri



dün cinime ithaf ettiğim şiir, gece boyunca aramızda koyu bir sohbete neden oldu.
cinim bana, cin diye seslendiğim şeyin kendisi olup olmadığını sordu. evet, sensin tabi ki dedim. bana benim cin olup olmadığımı sordu. yıllardır birlikteyiz, ilk kez böyle bir soru sorduğunu duyuyorum. şaşırdığımı belli etmemeye çalıştım ama ne mümkün! bir şeyi belli etmeden durumu idare etmek sadece biz insanlar arasında olabilecek bir durum. bir cinden hiçbir halinizi gizleyemezsiniz.

benim cin olmadığımı, insan olduğumu anlatmaya çalıştım. saçma, dedi. aramızda ne fark vardı ki? ona uzun uzun benim şu dünyevi bedenimin, varlığını varsaydığımız ruhumla giriştiği mücadeleleri, bedenim yok olduğunda ruhumun başına neler gelebileceğini bilmediğimi anlatmaya çalıştım. öte yandan kendisinin nasıl farklı olduğunu, ruh-beden karmaşası yaşamadığını, yeteneklerinin onda birinin bile bende bulunmayışının nedenlerini anlatmaya çalıştım. çok zor oldu. ama anlamış gibi göründü. farklı olmamızın ona olan sevgimi etkileyip etkilemediğini sordu. yine beyhude bir çabayla şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak, hayır dedim. ben seni böyle ve hatta bunun için seviyorum dedim. kolay olmadı ama nihayet büyük oranda anlaştık.

işin en zor kısmını halletim sanıyordum ki, peri nedir diye sordu. haydaa diyecek oldum, diyecek olmamla birlikte demiş de oldum aslında. peri de bir cindir ama dişidir, deyiverdim. dişi de ne, diye sorduğunda artık kendimi okuma yazma bilmeyen bir insanın paris metrosundaki çaresizliğine kaptırdım. cinsiyet, dedim yeryüzündeki canlıların büyük bir bölümünde ayırt edici bir özelliktir. bazı canlılar cinsiyetsiz olabilir ya da çift cinsiyetli olabilir; ama canlıların büyük bir bölümü erkek ya da dişi olarak ikiye ayrılır. tabi sonra burada yazmaya gerek olmayacak biçimde erkek ve dişi canlıların fizyolojik, psikolojik (varsa böyle bir ayrım) söz ettim.

gelmesinden korktuğum soru gecikmedi, peki ben dişi miyim erkek miyim? duraksamış olmamdan ikimiz de anladık ki, bu soruyu daha önce kendime hiç sormamıştım. bilmiyorum, dedim. ama bunun yanıtını senin vermen gerekecek. erkek misin dişi misin? anlattıklarına bakılırsa ne oyum ne de bu, dedi. ama hem ondanım biraz hem de bundan. aslında, dedim pek çoğumuz öyleyiz. gülüştük bunun üzerine. bu konuyu tekir'le konuşmasını önerdim. öyle ya bir kedi benden daha yalın ve daha özde kavramış olabilirdi bu cinsiyet hallerini.

uykusuz bir gecenin ardından sabah oldu ve ben işe gitmek üzere hazırlanmaya başladım. ortalarda görünmüyordu. tam kapıdan çıkacakken masa örtüsünü kendisine etek yapmış çıktı karşıma, akşama geç kalma semizotu pişireceğim, dediğinde ikimiz de gülmekten yerlere yapıştık. karnıma kramplar girdi. tekir'le konuşmadan bu konuda bir seçim yapmamasını rica ettim kendisinden. sesini kalınlaştırarak beynimin içinde şöyle uğuldadı, erkek adamın erkek cini olur di mi?

kendimi kapıdan dışarı zor attım. böyle devam ederse ne işe gidebilecektim ne de karnıma giren krampları durdurabilecektim...

Hiç yorum yok: